avrupahollandaalmanyabelcikafransafetoakpchpmhpiyip
DOLAR
34,2715
EURO
37,4890
ALTIN
2.913,45
BIST
8.964,10
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak

Dişil olmak ve aynı zamanda yaratıcı olmak

Avrupalı Türklerin sesi AVRUPA TÜRK GAZETESİ yazarı Hatice Kalinda Sezer yazdı.

Dişil olmak ve aynı zamanda yaratıcı olmak

Dişil olmak, kısaca buna kadın olmak da diyebiliriz. Ancak dişillik yalnızca kadınlara has bir özellik de değildir. Erkeklerde de dişil yön yani dişil enerji  vardır. Hormonal olarak her cins kendi içinde hem “dişil (yin)“ hem de “eril(yang)” yönleri barındırır. İnsanlar kendi içlerindeki dişil ve eril tarafları (enerjileri) dengelediklerinde ve hatta zıtta ait  enerjiye tepki ve direnç göstermeden onu  kabule geçtiklerinde tam ve bütün hale gelebilirler. Bu tamlık ve bütünlüğü yaşayan insanların karşılaştıkları sorunlar büyümeden kolaylıkla çözülerek ortadan kalkabilir.

Eril ve dişil yanını dengeleyememiş  insanların  yaşadıkları sorunlar sıklıkla kendi içlerinde var olan eril ya da dişil enerjilerinden bir tanesini bastırmaları ya da bu enerjileri yok saymalarından oluşur. Bu durum, içlerinde giderek karanlık bir alan oluşturur ve bunu kaçınılmaz olarak dışarıya yansıtırlar

Size bu durumu bir örnekle açıklamak istiyorum:Bildiğiniz gibi Türk toplumu ataerkil bir toplumdur. Erkek çocuklar yetiştirilirken genelde daha sert yetiştirilir eğer bir  erkek çocuk ağlıyorsa hemen “Erkek adam ağlar mı hiç?” ya da “Kız gibi ağlama!” denir. Bu durum maalesef  ailede bulunan erkeklerin içlerindeki bu dişil enerjiden utanç duyarak bu yönleri nedeniyle rahatsızlık duymalarından kaynaklanır.Oysaki ağlamak kadına has bir duygu durumu değildir.

Kadının eril yönünün baskın olmasının erkek fatma  olarak nitelendirildiği dominant kadın tipleriyle de karşılaşırız.Erkeklerde dişil yanın fazla baskın olması feminen;kadınlarda eril enerjinin ağırlık kazanması da maskülen karakterleri ortaya çıkarır.Olması gereken ideal durumsa her iki cinsin de  içlerinde hem dişil hem eril taraflarını doğal dengede taşıyabilmeleridir.

Eril Enerji; sıcaktır, hareketi ve olayları başlatandır. İlk adımı atan, inisiyatif ve sorumluluk alan, tepkinin doğmasına yol açan, kendine güvenen, cesur, harekete geçebilen, meraklı, araştıran, olayları, ilişkileri başlatan, kendini ortaya koyabilen taraftır.

Sol beyni idare eden eril enerji, “an”a odaklanmak yerine sürekli sorgulamalarla ‘farkındalık’ bilincini kaçırır. İşte bu sol beyin kısıtlaması yüzünden, hayatın anlamı gibi koca bir kısmı kaçırıyoruz.

Dişil Enerji; soğuktur, etkiye tepki gösterendir. Takip eden, savunan, güvenliğini düşünen, telaşsız, adım atmadan önce düşünen, edilgen, uyum sağlayan, fedakar, durağan, kolay inanan, harekete geçebilmek için dışarıdan motivasyona ihtiyaç duyan, izleyen, gözleyendir.

Sağ beyine yönelmiş olan dişi enerji duygusal, sezgisel ve ilham doludur. Yaratıcı, özgürlüğe düşkün yönümüzdür. Tutku, tat ve his deneyimi, eylem ve sanattır. Dişil enerji, ölçüsüz olasılıkların, evreni içten etkileyen yaratıcı enerjinin kaynağıdır. Bilge ve en derin tarafımızdır.

Dişil enerjisi baskın olan kişiler daha uyumludurlar. Kendisinden çok başkaları için yaşarlar fedakar ve anlayışlıdırlar, güçten kaçarlar, sevgi odaklıdırlar, hep kendilerini suçlarlar, kendilerine güvenmezler, değişimleri kolaydır, hayır diyemezler, vericidirler.

Dengede kalmak, dengeli olmak önemlidir dedik, her iki enerjinin de aşırı ucu hem kişiye hem bütünlüğe(birlik bilinci)zarar verir. Bu nedenle iki ucunda dengede olması gerekir. Yani kadın ve erkek herkesin kendini dengede hissetmesi için, yapması gereken ilk şeylerden biri kendi içindeki dişil ve eril enerjiyi yani yin yang’ı dengeye getirmesidir. Biri iyi diğeri kötü değildir, biri diğerine üstün değildir, biri diğerini tamamlar, tamlık ve bütünlük yin ve yang’ın dengeye gelmesi ile olur. Aslolan dengedir. Dengeye gelebilmek için de öncelikle farketmek, ardından farkedilenleri eyleme geçirerek farkındalığa dönüştürmektir.

Tanrı dünyayı meydana getirirken  zıtlıklar kavramından  yola çıkarak evreni bu düzen üzerine yaratmıştır.Yaşamın var olması buna bağlıdır, yani zıtlıkların ahenk içinde birlikteliğine .Bu birliktelik olmazsa olmazdır. Güneş ve Ay;gece ve gündüz;pozitif negatif; toprak ve hava;ateş ve su;dişil ve eril …Burada kadın negatif ,erkekse pozitif unsuru temsil eder. Yani biri olmadan diğeri var olamaz.Varoluş bu iki zıt kutbun, kadın dişil ve erkek eril güçlerin beraberliği sonucunda devam etmektedir.Zıt güçler gibi görünmesine rağmen biri olmadan bir diğeri evrende yerini alamaz.Bu zıtlıklar  ayrılmaz bir bütündür aslında.Bunların dengede olması da evrenin mükemmel bir uyumda ve de  tekamül halinde olduğunun göstergesidir. Her iki cinsin de bu durumu daima aklının bir köşesinde  tutması gerekir.

Dişil  olmaya aynı zamanda yaratıcı olma konusuna gelelim şimdi de .Tanrı kendisinde sonsuz olan yaratım özelliğini yani kendi güzel isimlerinden yaratma ile ilgili olanları dişile üflemiştir.Dişil yani kadın, yaratıcılığa kendisinden de bir şeyler katar ve kendi rahminde bir başka canlıyı var eder.Rahim kadına bahşedilmiştir…Tabii bunu tek başına yapamaz ve zıttı olan eril güçten de yardım alarak devamında kendi gücünü kullanır. Kadın kendi kanıyla içindeki canlıya hayat verir.Görülüyor ki yaratım büyük  oranda dişil güce ihtiyaç duyar. İcatlar yapmış,insanoğlunun yaşamına büyük katkılarda bulunmuş dahilerin hayatlarını incelediğimizde dişil taraflarının baskın olduğunu görmek şaşırtıcı olmasa gerek, ne dersiniz?

Sufizm’e baktığımızda karşımıza çıkıyor ki ; İbn Arabi de dişil ile ilgili tespitlerde bulunmuş dişil’i her şeyin kaynağı olarak yorumlamış ve yine dişil bir terim olan “hakikat” sözcüğü üzerinde de fazlaca durmuştur..Sufizm bünyesinde varlığın özüne ,kaynakların ötesinin hayal bile edilemeyeceği  kaynağına işaret edilmektedir.Yani hakikat , “her şeyin annesi” göstergesidir .Arapça’da herhangi bir şeyin kaynak ve kökeni “ümm” (anne) kelimesiyle tavsif edilmektedir.

Bedenimizin yaratıcılık fazlarını tanıyarak ve yaşamımızı buna uyumlayarak yaratım sürecini gerçekleştirebiliriz.Oysaki bizler, kadın olarak kendi dişil yetilerimizden bile haberdar  değiliz.Yaratıcılık deyince neden  bu kadar korkuyoruz?Sanki bu bizim için işlemekten korktuğumuz büyük bir günah gibi .Korkuyoruz çünkü toplum,aile,çevre bu duyguyu  bize zorla nakşediyor.Psikolojide  öğretilmiş çaresizlik diye bir terim vardır,işte kadına da toplum tarafından  öğretilen budur. Kabul görmek ,sevilmek ,onay almak pahasına yaratıcılığımızdan ve dişil tarafımızdan vazgeçebiliyoruz.Şunu da belirtmek isterim ki kadına bahşedilen yaratıcılığın yanı sıra,  erkekler de kendilerini yaratıcıkla ifade edebilir, yaratıcı süreçlere sebep olabilirler.Çünkü kendi dişil enerjisinin farkında ,bunu doğallıkla kabul etmiş,dişil enerjisini bastırmak yerine ifade etmeyi başarabilmiş olan eriller de mevcuttur.

Kadınlar bir zamanlar erkeklerle eşit statüye sahiplerdi.Erkek ve kadın beraber çalışır, birlikte hareket ederdi. Ataerkil toplumlar inşa edildikçe dişil enerjinin eril enerjiyle denk olduğu durumu yıkılarak eril enerji ne kadar yükseltildiyse dişil de o kadar bastırılmış oldu.Şimdi ise dişil enerjinin düşüşü yok sayılması sonucunda hala dünyanın birçok yerinde kadınlar erkeklerden aşağı görülmektedir.Pazarlarda eşya gibi satılmaktadır.Gelişmiş toplumlarda bile hâlâ kadınlar erkeklerle eşit olabilmek için mücadele ediyorlar.Erkeklere bahşedilen o onura sahip olmak için kendi dişil enerjilerinden vazgeçebiliyorlar.Bir kadın dişil yani negatif enerjisini – Tanrı tarafından öyle tasarlanmış olan negatif enerji – pozitif enerjiye dönüştürmek için çaba sarf ediyor .Sadece ve sadece  kadın oldukları için, erkekler tarafından aşağılanmamak için .Ne ilüzyon ama … İnsanlık tarihinde bu aldanmaca hatta aldatmaca yaşanmamış olsaydı,eril ve dişil dengede olabilseydi  şu an kullandığımız beyin kapasitemizin çok üstünde bir yüzdelikte beynimizi kullanıyor olurduk.Artık varın siz hayal edin dengede olan dişil enerjinin yaratıcılığını.

Hiçbir şey için geç kalmış sayılmazsınız. Şu andan itibaren yaratıcılığınızı kabule geçin.Ondan korkmak,onu bir günah gibi taşımak yerine; toplumsal yargılara, dogmatik inançlara aldırmadan içinizdeki dişil ve eril enerjilerinizi dengeleyin.Dengeleyin ki etrafınızdakiler dengelensin , onlar dengelendikçe insanlar dengelenir , insanlık dengelendikçe de Dünya Ana(!) dengelenir.

Her daim dengede kalmaya, – aşk ve sevgiyle .

Hatice Kalinda Sezer – Avrupa Türk Gazetesi yazarı
Avrupa Türk Gazetesi © GAZETEMİZİN YAZARI

YASAL UYARI: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Avrupa Türk Gazetesi'ne aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.