avrupahollandaalmanyabelcikafransafetoakpchpmhpiyip
DOLAR
32,3277
EURO
35,1006
ALTIN
2.305,35
BIST
9.079,97
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak

İşte Kılıçdaroğlu’nun söylemem dediği sır

Bilgim var ama belgem yok, ne demek?

İşte Kılıçdaroğlu’nun söylemem dediği sır

ABD Büyükelçisi Bass, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu‘na galiba bilgi vermiş ama belge vermemiş.

Zira…

Geçen gün bir TV kanalında, “Kim bu Adil Öksüz, neden serbest bırakıldı ve neden yakalanmıyor” sorusunu güçlü bir şekilde dile getirdikten sonra, “bu konuda bilgim var ama belgem olmadığı için şimdilik söyleyemem” dedi.

Diyeceksiniz ki, bunun ABD Büyükelçisi’yle ne alakası var?

Olmaz olur mu?

Adil Öksüz‘ün serbest bırakılmasının (Kılıçdaroğlu’nun ifadesiyle, hakimin önüne giden dosyasının içinin boşaltılmasının) üzerinden iki ayı aşkın süre geçti.

Soru şudur: Sayın Kılıçdaroğlu ana muhalefet partisi lideri olarak, kim bu Adil Öksüz, neden serbest bırakıldı sorusunu sormak için neden bunca zaman bekledi?

Bilgim var ama belgem yok, ne demek?

Ona bakarsanız benim de bilgim var. Aha da söylüyorum: Adil Öksüz kaçmadı, devletin elinde.

Nerden mi biliyorum?

Sağda solda konuşuluyor (üfürülüyor mu deseydim) da ondan.

Kuvvetle muhtemel, Kılıçdaroğlu‘nun dilinin altındaki bakla da bundan ibaret. Fakat belgesi olmadığı için şimdilik konuşmuyor.

Hey kurban olduğum Allah, bilmeyen de elinde belge olmayınca konuşmadığını sanır.

Vaktiyle, “dönemin başbakanının” İsviçre bankalarında hesabı var, şeklindeki iddiası üzerine, “şerefli ve haysiyetli insanlar iddialarını ispat etmekle mükelleftir” karşılığını alınca ne yaptı biliyor musunuz?

Yok hayır, “buyrun işte belgesi” diyerek kapı gibi bir belge göstermedi.

Bambaşka bir şey yaptı: Bizzat kendisi belge istedi.

Nasıl mı?

Şöyle dedi: “Madem İsviçre bankalarında hesabınız yok, o halde hesabınız olmadığına dair belgenizi getirin…

Şimdi kalkmış elimde belge olmadığı için söyleyemem, diyor.

FETÖ‘nün kurguladığı tapeleri Meclis kürsüsünden bülbül gibi okurken bunlar belge mi yoksa gayrimeşru yollardan edinilen psikolojik harp malzemeleri mi, diye hiç sorgulamamıştı.

Demek ki…

İşine geldi mi İsviçre bankaları muhabbetinde olduğu gibi iftira atmak için belgeye hiç ihtiyaç duymuyor, sıkışınca da kendi iddiasının belgesini iftira attıklarından isteyebiliyor.

İşine geldi mi belgesiz konuşmuyor, fakat, işine gelmedi mi de belgeyi gözüne soksanız (17-25 Aralık 2013’ten sonra hepten karaya vuran FETÖ’yü görmediği gibi) görmek istemiyor.

En tuhafı da, işine gelmedi mi kendi belgesini bile hatırlamıyor.

Baykal’ın “olay görüntülerini” içeren videonun kendisine getirilip izlettirildiğini söylemişti. Savcılık, kim tarafından ve ne zaman kendisine izlettirildiğini sorunca da, “hatırlamıyorum” demişti.

Belgesiz konuşmuyormuş!

İşine gelsin, “Adil Öksüz o gece Akıncı üssüne arsa bakmaya gitti” demezse ben bir şey bilmiyorum.

NOT: Kripto Sözcü gazetesinin adı lazım değil yavru bir gazetesi var. Bu gazetenin yazarlarından Can Ataklı adlı şahıs, “Okulları ‘gaza bilinci’ ile açtılar” başlıklı dünkü yazısında şöyle dedi: “Cumhurbaşkanı Erdoğan Gaziler Günü’nü kutlarken ‘gaza bilincinden’ söz etti. Erdoğan’a göre 17 Temmuz darbe girişimine karşı çıkanlar gaza bilincinin ne denli önemli olduğunu gösterdiler (…) Gaza şu anlama geliyor; İslam dinini korumak veya yaymak amacıyla Müslüman olmayanlara karşı yapılan kutsal savaşa verilen isimdir. Katılanlara gazi denir. Bu savaşta ele geçirilen mallara ganimet denir. Demek ki 17 Temmuz’daki halk demokrasi, özgürlükler ve milli irade için değil, İslam dinini korumak ve yaymak, Müslüman olmayanlara karşı kutsal bir savaş vermek için sokaklara dökülmüş. Ve tabii darbenin bastırılmasından sonra el konan şirketlerin mal ve para varlıkları da ganimet oluyor…

Hep diyorum ya, logolarında “Gazi Paşa”nın gözleri var, ama, her daim müstevlilerin gözlerine bakıyorlar.

Şayet kendi logolarına adam gibi baksalardı Mustafa Kemal‘e neden “Gazi Paşa” denildiğini anlarlardı. (Merhum Attila İlhan da hep “Gazi” diye terennüm ederdi.)

Zaten anlasalardı, “Gazi” kavramını öyle dolaştırıp da yabancılaştırmaya çalışmazlardı. (Şu Can Ataklı insanına bakar mısınız; biraz daha kaptırsa, “Gaza, yani, irtica” diyecekti.)

Gaza” edene “Gazi” denir, bu kadar yalındır bu.

Nazım Hikmet’in Kuvâyi Milliye Destanı’nda, “Düşman tutmuştu tepeleri. / Akan: Antep’in kanıydı.” dediği Antepliler de Fransızlara karşı “gaza” ettikleri için 8 Şubat 1921’de “Gazi” unvanını aldılar.

Behey “FETÖ hattındaki ahmak!”

“Gaza” kavramını yabancılaştırma gayretinin ardından FETÖ’nün şirketlerinin ve malvarlığının muhafızlığına soyunduğunun anlaşılmadığını mı sanıyorsun? (Tuhaftır; Kılıçdaroğlu da son günlerde, FETÖ medyasının muhafızlığına soyundu. Kimin gözlerine bakıyorlar dersiniz?)

Gaza vatan savunmasıdır; 15 Temmuz’da bu millet, işgale karşı vatanını savunmuş, ölenler şehit, yaralananlar gazi olmuştur.

Salih Tuna-Yeni Şafak

Avrupa Türk Gazetesi © ÖZEL HABER

YASAL UYARI: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Avrupa Türk Gazetesi'ne aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.